MARDİNLİNİN HAYALLERİNİ ÇALDILAR
Herkesin ortak arzuları vardır. İyi bir iş sahibi olmak, mutlu bir yuva kurmak, güzel kullanışlı çevresi geniş bir ev sahibi olmak gibi. Özellikle çok çocuklu ailelerin yoğunlukta olduğu yöremizde hiçbir apartmanın çocuk oyun alanlarının olmaması, aile oturma yerlerinin ve yeşil alanların yokluğu evleri birer dört duvara ve tabiri caizse birer hapishaneye dönüştürmüştü. Mardin bu anlamda yani sosyal konut anlamında ciddi eksiği olan bir şehir açıkçası. Adeta birbirinin içine girmiş binalar, daracık odalar yeşilsiz parksız beton yığınlarında yaşamak zorunda kalan Mardinlinin özlemle beklediği bir projeydi Toplu Konut Projesi. Henüz Mardin Toplu Konut Projesi söylenti aşamasındayken bile insanlarda büyük bir heyecan uyandırmıştı. O zamanlar iki kişi bir araya gelirse aralarında konuştukları ilk konu bu oluyordu. İnsanlar yerel basını takip ediyor; Mardin’e Toplu Konut yapılacağı resmi olarak ne zaman ilan edilecek, ne zaman konutlara başlanacak, konutlar ne zaman satışa sunulacak diye sorular soruyordu herkes birbirine. Tatlı bir telaş, çocuksu bir beklenti vardı Mardinlilerde. Hatta işi abartıp henüz dağ olan şu anki Toplu Konutların yerini ailece gelip gören, evini alacağı günlere yönelik hayaller kuran insanları çok gördüm. Bu umut ve temennilerle geçiyordu günler. *** Zaman geçti. Bir sabah iş araçlarının gürültüsüyle uyandık uykularımızdan. Ne oluyor demeye kalmadan kum, çimento, demir taşıyan kamyonların ve tırların, iş araçlarının peşinden yürüdüğünü fark ettik. Bütün araçlar Diyarbakır yoluna yani Mardinlinin hayallerini süsleyen Toplu Konutların yapılacağı bölgeye gidiyordu. Demek ki büyük gün gelmişti. Zaman kaybetmeden üzerimizi giyinip yüzlerce Mardinli gibi çoluk çocuk o bölgeye akın ettik. Herkeste, daireler bitmeden ben de bir tane alayım düşüncesi vardı. Yeşil alanlar, parklar, çocuk oyun alanları, kaliteli sağlam ve dayanıklı evler bizleri bekliyordu nasılsa. Şimdi geç kalıp hiç yoktan bu tarihi fırsatı kaçırmanın bir alemi yoktu. Çorak ve kayalık arazi üzerinde yükselecek apartmanları, apartmanların yanında uzayıp gidecek yeşil alanları ve çocuk parklarında oyun oynayan çocuklarımızı hayal edip kağıt üstünde daireler seçtik kendimize. Ardından peşinatı toparlama telaşına girdik. Kimimiz borç aldık, kimimiz kredi çektik, kimimiz evlendiğimiz günden beri böylesine bir gün için sakladığımız altınlarımızı bozduk. Peşinatı tamamladığımız anda bankanın yolunu tuttuk. Parayı yatırdık, sözleşmemizi aldık. Maddi anlamda biraz zorlanmıştık ama mutluyduk huzurluyduk. Çünkü artık bizimde bir evimiz vardı. Üstelik bahçesi, yeşili, parkı da olacaktı. Onsekiz ayda biteceği söylendi bize. Sevincimiz daha da arttı. Sık sık gidip çalışmaları izledik uzaktan. *** Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Onsekiz ay geçiverdi. Ama evlerimiz henüz bitmemişti. Olsun dedik hiç itiraz etmedik. Evlerimiz bitsinde biraz geç olsundu ne olacaktı. Mart, Nisan derken Mayıs geldi. Evlerin teslimiyle ilgili bir gelişme yoktu. Haziran, Temmuz da geçti ama anahtarlarımız verilmiyordu. Sesimizi çıkarmadık. Yoğun kamuoyu beklentisi ve baskısı sonucu Ağustos ta dağıtılmaya başlandı anahtarlar. Vergi ve diğer masrafları bankaya yatırıp evimizi teslim almak üzere şantiyeye giderken tarifsiz duygular içindeydik. Anahtarlarımızı alırken derin bir “oh” çektik. Nereden bilebilirdik ki çektiğimiz bu derin “oh”un kısa süre sonra derin bir “of”a dönüşeceğini. İlk hayal kırıklığını evlerin içine girerken yaşadık. Kapılar sorunlu, pencereler arızalı, tezgahlar çatlak, bazı mermerler kırıktı. Elimizi hangi musluğa atsak bozuktu ve su akmıyordu. Yanımızdaki görevli hepsi yapılacak diye rahatlattı bizi. Günler öncesinden evini toparlayıp hazır bekleyen insanlar ard arda taşınmaya başladılar. Herkes evinde onlarca sorun olduğunu söyleyince işin ciddiyetini anladık ve moralimiz bozulmaya başladı. İşin acı tarafı günler haftalar hatta aylar geçtiği halde bu sorunların çözümü ile ilgili en küçük bir girişimin yapılmamasıydı. Biz evlerimizin içindeki sorunları halletmeye çalışırken binaların alt yapılarının da her gün sorun çıkarmaya başladığını gördük. Tıkanan borular, pislik dolan evler, işini gücünü bırakıp kendi imkanlarıyla tıkanan boruları açmaya, lağım dolan evlerini temizlemeye çalışan insanlar artık günlük hayatımızın değişmez manzaraları olmuştu. Hepimiz bu sorunlarla boğuşurken ve taksitlerimizi bile zor öderken, Ankarada kağıt üstünde hazırlanan bütçeler, uçuk uçuk yakıt paraları, aidatlar, depozitolar, demirbaş adı altında istenen paraları görünce hepimiz isyan derecesine geldik. Sağolsun bizlerin bu feryatlarını duyan Mardin’in Genç ve duyarlı Milletvekili Gönül BEKİN ŞAHKULUBEY hanımın girişimleri sonucu değişmez denilen bütçeler değişti ve istenen paralar azaltıldı. Ama yetmedi. Hayallerimizi renklendiren yeşil alanlardan, oturma ve dinlenme yerlerinden de eser yoktu. Kısa sürede eski evlerimizi arar hele geldik. Öyle ki bazı aileler pes edip hüzün içinde eski evlerine dönmeye başladı. Olmadı işte. Hayallerimiz yarım kaldı. Sözün özü şehrimiz Mardin’e gelip bu koca beton yığınlarını yapan adamlar bütün Mardinlilerin hayallerini çaldılar.
|